Nasihat ve Hikayeler

Dini Hikayeler, İbretlik kıssalar ve Nasihatler

AHÎ NASIL OLMALIDIR?

İslâm âleminde daha önce de mevcut bulunan, cömertlik, mertlik, mürüvvet mânâlarına gelen ve güzel ahlâkın en yüksek mertebesi şeklinde bilinen fütüvvet teşkilâtı ile Ahî Evran'ın nasihatlerinden Ahîlik teşkilâtının umdeleri ortaya çıktı:
Ahî helâlinden kazanmalıdır. Hepsi sanat sâhibi olmalıdır.
Cömert olup yoksullara yardım etmelidir. Âlimleri sevmeli, gereken hürmeti göstermelidir.
Namazlarını zamânında kılmalı, kazâya bırakmamalıdır. Alçak gönüllü olmalı, fakirleri sevmelidir.
Nefsine hâkim olup, haramlardan kaçınmalıdır. Zenginlerin kapısına gitmemelidir.

ÂDÂB-I MECLİS

Kendini sevdirmek istersen bütün ihvanına
Dikkat eyle meclisin âdâbına, erkânına.
Ekşi çehreyle oturma, verme sıklet bezme sen.
Tatlı dilli ol, güler yüz göster, olma dilşiken.
Sözlerin olsun zarîfâne fakat çok söyleme
Söz güherdir kadrini bil, boş yere sarfeyleme.
Anlatırken parmağınla dürtme halkı elhazer
Zor ile dinletme kendin, olma gayre derdiser
Bahse katma kendine ait ise bir iş hele
Sözde ısrar ü inat etme çıkarma velvele.
Olsa da gâhî lâtife pek latif olmak gerek

YA HAYIR SÖYLE, YA SUS!

"Kelâm", insanoğluna lütfedilmiş, müstesna bir nimet. "Söz", Silâhların en tesirlisi, ilâçların en şifalısı, zehirden acı, baldan tatlı bir "harikulâdelik." "Kelâm"ın ufku "Kelâmullah"tır.. "Kitâbullah"tır. "Söz" ile yollara ışık tutan rehberimiz Resûlullah (s.a.v.)'dir. "Sözün özü" nü, irfan pınarından içen "Evliyâullah"tır. Derviş Yunus Emre (k.s.), içtiği pınarlarından haberler veriyor.. "Sözün sırrı"nı, gönüldeki nur ile aydınlatıp ortaya koyuyor.
Ey sözlerin aslın bilen, gel de bu söz nerden gelir?
Söz aslını anlamayan, sanır, bu söz benden gelir..

SEN NAMAZ KILMIŞ OLMADIN

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, bir gün mescitte ashâbıyla birlikte otururken, ismi Hallad olan, dîni yeni öğrenmiş bir bedevî zât girdi. Rükû ve secdesini tam yapmadığı bir namaz kıldı.

EY İNSANLAR! VASİYETİMİ DİNLEYİN, BELLEYİN

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, ağır hastalığına rağmen tebliğ, tâlim ve irşad vazifelerini hiç aksatmamışlardır. Bu cümleden olarak yine hastalığı esnâsında îrad buyurdukları hutbelerinden birinde, İslâmiyet'in öğrenilip öğretilmesi hususunu ashâbına pek güzel bir surette derli-toplu olarak şöyle anlatmıştır:

"Ey insanlar!
Bilmiş olun ki; bu dünyadan göçme zamanının geldiği bana haber verildi. Allâh'ıma kavuşacağıma seviniyorum. Ümmetimden ayrılacağım için de mahzûnum.

Ey insanlar!

ATIN İYİSİNE DORU, YİĞİDİN İYİSİNE DELİ DERLER

Osmanlı Devleti'nin mânevî kurucularından Şeyh Edebali (k.s.) hazretlerinden dâmadı Osman Gâzi (rh.)'ye nasîhatler:

"Oğul,
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam vaktinde ölürler.
Avun oğlum, avun... Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelâmlısın. Amma bunları, nerede nasıl kullanacağını bilmezsen, öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Sabah rüzgârlarında savrulup gidersin. Dâima sabırlı, sebatlı ve irâdene sahip olasın.

KÂLB KATILIĞI

"Kâlbimde bir katılık hissediyorum, ne yapayım? diye soran birine. Ahmed bin Ebi'l-Havârî hazretleri,, şu nasihatta bulunmuştur:
"Kâlbinde bir katılaşma gördüğünde, sâlihlerle sohbet et, onlarla beraber bulun. Yemeği azalt. Nefsinin isteklerine karşı çık ve onu sıkıntılara alıştır. Allah'tan kork, rahmetinden ümidini kesme; zira ümit, korkanların azığıdır."

HAZRET-İ LOKMÂN (A.S.)

Kendisine Allâhü Teâlâ tarafından hikmet ihsân olunduğu ve evlâdına pek hikmetli nasihatlerde bulunduğu, Kur'ân-ı Kerîm'de zikredilmektedir. Babasının ismi "Bâûra"dır. Bâûra Hz. Eyüp (a.s.)'ın kız kardeşinin veya teyzesinin torunudur. Hz. Lokman (a.s.) bin sene yaşamış, Hz. Dâvûd (a.s.)'ın zamanına yetişip, ondan ilim almıştır. Hz. Dâvud (a.s.)'ın peygamberliğinden evvel insanlara fetvâ verirdi.
Oğluna nasihâtleri:
• Ey oğlum! Allâh'a ortak koşma, şüphe yok ki şirk elbette pek büyük bir zulümdür.

Kendisini tokatlatan padişah

fatih sultan mehmet! sınıfta hiç akıllı durmaz,önünde oturan çocuklara kalem batırır,bağırır çağırır hocası akşemsettin bir şey dediği zaman “sen bana bişey diyemezsin ben padişahın oğluyum” diye tehdit ederdi.

İŞTE GENÇKEN YAPILACAK 100 ŞEY..!

1. Nasıl yaratıldığını ve seni kimin yarattığın...ı bir düşün.
2. Varlığının ve hayatın amacını sorgula.
3. Dünya hayatının kısalığını anla.
4. Ölüm gerçeği ile yüzleş.
5. Ölümün yaşının olmadığını bil. Gençliğine güvenme.
6. Ölüm sonrasında ne olacağını düşün.
7. Sana verilen sınırlı ömrü nasıl kullanacağın ile ilgili seçimini yap.
8. Dinini öğren.
9. Dinî ve insanî sorumluluklarının bilincinde ol.
10. İbadetlerinde gönülden ve titiz ol.
11. Allah’ı çok an.
12. Dua et.
13. Sadece kendin için değil tüm insanlar için de dua et.
14. Tövbe et.
15. Hatalarından pişmanlık duy.

Düşmanın silahıyla silahlanın!

Mısır’ın fethinden sonra esir Memlük kumandanlarından Kayıtbay Yavuz Sultan Selim‘in huzuruna getirilmişti.

Aralarında şöyle bir konuşma geçti:

“- Söyle bakalım Kayıtbay, cesaret ve kahramanlığın ne işe yaradı?”

“- Cesaret ve kahramanlığım hâlâ var ey Sultan! Yalnız, bize ne yaptıysa ordunuzdaki toplar yaptı!”

“- Anlamadım!..”

Ebu Bekri’s-Sıddiyk (r.a.)

Silsile-i Saadat'ın birinci halkasına şekil veren ve Allah Resulünün, haklarında: «Ümmetimden birini (kendime) dost edineydim, Ebû Bekr'i edinirdim» buyurdukları Sıddîk-ı A'zam (R.A.), Resûlüllahın sâhib olduğu muazzam nurun en gizli tecellisine, Hicrette, Sevr Mağarası'nda ulaştı. Bu mağarada Resûlullah, Haz-ret-i Ebû Bekr'e diz üstü oturmasını, gözlerini yummasını, dilini üst damağına yapıştırmasını ve «Allah» kelimesini kalbinden: sâdece kalbinden tekrarlamasını emrettiler.

Selman-ı Farisi (r.a.)

Selmân-ı Fârisî (R.A.) verâset sırrını Hazreti Ebû Bekrini's-Sıddîk'tan alarak Altun Silsile'nin ikinci halkasına şekil verdi ve 250 (bir rivayete göre 350) yaşlarında iken Hazret »i Osman'ın hilâfetleri sırasında irtihal-i dâri bekâ eylediler. (Radıyallahu anh)

Kasım bin Muhammed (k.s.)

HAFÎD-İ SIDDÎK-I EKBER KAASIM (R.A.)

Cafer-i Sadık (k.s.)

Medine-i Münevverede, Hicrî seksenüç yılının, Rebiulevvel ayının onyedinci günü doğdu. Hicrî 148 yılı, Receb ayının onbeşinci Pazartesi günü, yine Medine-de vefat eyledi. Altmışbeş sene yaşadı. Otuzdört yıl imamlık yaptı. Mübarek mezarı Bâkî'de olup, babası ve dedesi yanındadır.