Nasihat ve Hikayeler

Dini Hikayeler, İbretlik kıssalar ve Nasihatler

Köprüler kurabilmenin gücü

Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yaşayan, iki erkek kardeş vardı.

Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalı

Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş. "Son
tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş. Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı "Olur" demiş çekine çekine.

Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş. Hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış. "Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna.
Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş. Oğlu
hepsinden ikişer tane vermiş babasına. Adam iki havucu birinci kaba, iki
yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba
koymuş.

İstek ve arzu kasesinin verdiği ders

Bir kral, sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlamış.

“Dile benden ne dilersen?” demiş dilenciye.

Dilenci gülerek, “sanki benim her dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz…” der.

Kral bu cevaba şaşırır ve sohbet ilerler. “Pek tabii, her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle bakalım, ne... istiyorsun?” Dilenci: “Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım!” der.
Dilenci sıradan bir dilenci değildir.

Kral ısrar eder: “Ne istersen iste, sana verebilirim. Ben güçlü bir kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz!” der.

YAŞAMIN FISILTISINI DİNLE...

Zengin bir adam mercedes arabası ile şehirdeki dar bir yoldan geçiyordu. Birden, yoluna aniden fırlayarak elindeki taşı arabasına atan bir çocuk gördü.

Kapısına çarpan taşın sesi ile ani fren yapınca, arabası kaldırım taşına çarparak durabildi.

Adam öfke ile arabadan fırlayıp, taş atan çocuğu kolundan tutarak sarsmaya ve "Sen ne yapıyorsun serseri, bak arabamı ne hale getirdin" diyerek bağırmaya başladı.

Üzgün ve suçlu tavır içindeki çocuk "Amca lütfen kızma, sizden önce geçen arabalara durmaları için işaret ettim, arabaların hiç biri durmayınca, sizin arabaya taş attım" dedi.

BU KADAR MI GÜZEL CEVAP VERİLİR

Bir adam Hz. Ali’ye geldi ve “Sana sormak
istediğim dört sorum var” dedi. İlim Şehrinin
Kapısı “Buyur, sor” dedi. Adam sordu.
... ... “Vacip nedir? Vacipten evvel vacip nedir?...”
Hz. Ali cevap verdi. “Tövbe etmek vaciptir
günahları terk ise ondan önce vaciptir.”
Adam sordu.“Yakın nedir? Yakından yakın
nedir?”
Hz. Ali cevap verdi. “Kıyamet yakındır ölüm
ondan daha yakındır.”
Adam sordu.“Acayip nedir? Acayipten daha
acayip nedir?”
Hz. Ali cevap verdi.“Dünya acayiptir dünyayı
sevmek ise ondan daha acayiptir.”
Ve adam son olarak, şu soruyu sordu.“Zor

Bardağı Yere Bırakın Bugün

Profesör elinde içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı

Herkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu :

“Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?”

'50gm!' .... '100gm!' .....'125gm'

..diye öğrenciler yanıtladı.

“Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem,” dedi profösör, “ama, benim sorum şu ki :

“Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?”

‘Hiçbir şey' …..diye yanıtladı öğrenciler.

“Tamam peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu?” diye sordu profesör bu kez…

Hayatta yedi gerçek

Kaç yıldır benim yanımdasın?

- 20 yıldır efendim.

- Bu zaman süresince benden ne öğrendin?

- Hiçbir şeyle değişmeyeceğim yedi gerçek öğrendim.

- Ömrüm seninle geçtiği halde topu topu yedi gerçek mi öğrendin?

- Evet
.
- Söyle bakalım öyleyse neler öğrendin?

İNSANLARI ANLAMAK ZORDUR

İNSANLARI ANLAMAK ZORDUR... HERKES KENDİ MERKEZİNDEN BAKAR, DOĞAL OLARAK "KENDİ MERKEZLİ" GÖRÜR... NE KADAR FARKLI BAKARSAK BAKALIM, ORTAK PAYDAMIZ İNSAN OLMAKTIR VE İNSANIN İNSANLIĞA İNSAN OLMAKLA GETİRDİĞİ BİR BORCU VARDIR, HOŞGÖRÜ VE ADALET...

"Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır.

Parasız hizmet, silahsız savaşa çıkmaktır

Allah yolunda hizmet yapmak isteyen ve bu alanda yüzbinlerce insanlara ulaşmak isteyenlerin parasız ve bütçesiz bunu yapabilmeli uzunvadede imkansızdır.

Kuranı kerimde rabıta ayetleri

1. ali imran suresi 200. Ayet

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Elmalılı Hamdi Yazır:

"Ey o bütün imân edenler! Sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin ve cihad için hazır ve rabıtalı bulunun ve Allaha korunun ki felâh bulasınız"

2. kehf suresi 13. Ayet

نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَأَهُم بِالْحَقِّ إِنَّهُمْ فِتْيَةٌ آمَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ هُدًى

Elmalılı Hamdi Yazır

Rabıta ile ilgili kutsi hadisler , ayetler, hadisi şerifler

RABITA İLE İLGİLİ ÂYETLER:

1- Ya eyyühellezine âmenüsbiru ve sabiru ve rabitu
- Ey iman edenler! Sabredin,sabırlarınıza devam edin,
Allahtan sakının ki kurtuluşa eresiniz. (Al-i İmran- 200)

2- Fuad (Kalb gözü), gördüğünü yalanlamadı. (Necm-11)

3- Ey iman edenler! Allahtan sakının ve Sadıklarla beraber olun. (Tevbe-119)

4- Siz de onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve
cihad için bağlanıp beslenen zikiratlar hazırlayın.
Ki bununla Allahın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunlardan başka
sizin bilmeyip de Allahın bildiği diğerlerini korkutasınız.

Rabıtayı Şerifi Anlatan Eserler

1. Mektûbat-ı İmâm-ı Rabbânî. Bu eser, ikinci bin yılının müceddidi İmâm-ı Rabbânî Ahmed el-Fârukî es-Serhendî (k.s.) hazretleri tarafından muhtelif zâtlara, değişik zamanlarda yazılıp gönderilmiş olan mektupların bir araya toplanmasından meydana gelmiştir. Mektupların aslı, az bir kısmı Arapça, ekserisi ise Farsça’dır. Bu kıymetli eser, Osmanlı ulemâsından Müstakimzâde Süleyman Efendi (?-H. 1202/M. 1787) tarafından Türkçeye terceme edilip, Hicrî 1277’de taşbaskısı yapılmıştır. Muhammed Murâdü’l-Kazanî hazretleri tarafından da, H. 1302’de “Düreru’l-Meknûnât” ismi ile gayet selîs (düzgün ve akıcı) bir ibâre ile Arapça’ya terceme edilmiş, 1316 yılında Mekke-i Mükerreme’de Mîriyye matbaasında basılmıştır. Miladî 1963 yılında İstanbul’da da basılan Mektûbat’ın Arapçası, hâlen Fazilet Neşriyat tarafından sürdürülmektedir. Bazı yayınevlerince, Türkçe’ye çevirtilip latin harflerle basılı olanları da mevcuttur. Ancak eserin aslının, daha çok kaal ile değil hâl ile alâkalı mevzu ve meseleleri muhtevi oluşu hasebiyle bunların, pek de muvaffak bir terceme olduğunu söylemek imkânsız. O bakımdan bu mükemmel eserin, tasavvufa ilmen vâkıf, hâlen de yaşayan hakiki mütercim veye mütercimlerini beklediğini söyleyebiliriz. Kitabımızın bilhassa I. kısmında da görüldüğü gibi İmâm-ı Rabbânî hazretleri, mektuplarının pek çoğunda râbıta-i şerifeden bahsetmektedir.

Eşeğin gölgesine merak edenler

Meşhur Yunanlı Hatip Demosthenes, bir gün Atina’daki bir toplantıda konuşmak için kürsüye çıktığında, ahali aralarında konuşmayı bırakıp gürültüyü kesmedi. Bunun üzerine Demosthenes halka hitaben şöyle dedi: “Size yalnızca iki cümlecik söyleyeceğim.” Sözünü tamamlar tamamlamaz da, bir fıkra anlatmaya başladı:

73 Nolu Mahkûm ...

Dr. Springer Galliban adında bir şahıs anlatıyor:

Çin'de Mareşal Eul-Chann-Ming'in özel doktoru olarak bulunuyordum. Yabancı biri olmama rağmen Mareşal'in çok güvenini kazanmıştım. Burada kaldığım beş yıl zarfında bana en ...çok tesir eden hâtırâ şu olmuştur:

Han-Cheou şehrindeydik. Doktor olduğum için sabahın erken saatlerinde alana gittim. Herkes yerini aldıktan sonra mahkûmları idam etmeye başladılar.

Bu kargaşa içinde 73 numaralı mahkûm dikkatimi çekti.

Manidar Sözler

Cennet herkesi alacak kadar büyüktür ama herkes cennete girecek kadar büyük değildir.
Gül Muhammmed (s.a.s)' e diken ümmet olmak yakışmaz.
Suçlu parmak izinden, müslüman secde izinden belli olur.