Cafer-i Sadık (k.s.)

Medine-i Münevverede, Hicrî seksenüç yılının, Rebiulevvel ayının onyedinci günü doğdu. Hicrî 148 yılı, Receb ayının onbeşinci Pazartesi günü, yine Medine-de vefat eyledi. Altmışbeş sene yaşadı. Otuzdört yıl imamlık yaptı. Mübarek mezarı Bâkî'de olup, babası ve dedesi yanındadır.

Altun Silsile'nin dördüncü halkası olan Çâfer-i Sâdık .Hz. İmam Muhammed Bakırın en büyük oğlu idi, İlmi babasından öğrenip, ilminde ve fazilette zamanın teki idi. İmamı Azam Hazretleri İmâm-ı Câfer-i Sâdık'ın halkacı tedrîs ve sohbetine devam ederek, o gizli ve âşikâr marifet menbaından, ilim ve evliyalık yolunda çok istifâde etmiş ve onun huzurunda kavuştuğu yüksek mertebeleri anlatmak için: «O iki sene olmasaydı, Numan helâk olmuştu.» buyurdu; Ca'fer-i Sâdık Hazretlerinde iki yol birleşmiştir. Biri Ebû Bekir, Selmân-ı Fârisi Kasım bin Mu* hanime d bin Ebû Bekir (R. A.) yolu ile gelen Nübüvvet kemâlâtı, diğeri, Haz-ret-i Ali, Hasan Hüseyin, Zeynelâbidin, Muhammed Bâkir (R.A.) yolu ile velâyet kemâlâtıdır. İşte bu iki kemalâtın kendisinde toplandığı zât Ca*fer-i Sâ-dık'tır. Resûlüllahdan gelen yol, nübüvvet ve velayettir.
Halife Mansûr bir Kere vezirine: «Git Cafer'i getir. O'nu öldüreceğim» deyince, Veziri ne kadar mâni olmak istediyse de fayda vermedi. Nihâyet çağırmaya gitti. Halife celladlarına: «Sâdık içeri girince, ben başımdan külahımı aldığım zaman, O'nu öldürünüz» dedi. Sâdık gelince hemen ayağa kalktı ve tevâzu ile önüne koştu. O'nu en yüksek yere oturttu. Kendisi edeble, huzurunda diz çöktü. Hizmetçiler olanlara şaşkın şaşkın baktılar durdular. Mansûr: «Benden bir isteğiniz varsa emredin hemen yapayım» diyordu. Hazret-i İmam: «Senden isteğim, beni bir daha yanına çağırarak Rabbime ibâdetten alıkoyma. Başka bir şey istemem» buyurdular. Mansûr, Kalkıp İzzet ve ikramla tiâferü's-Sâ-dık Hazretlerini uğurladı. Arkasından vücudunu bir titreme alıp, düştü. Üç gün, başka bir rivayete göre üç namaz vakti üzerinden geçti. Kendine geldiği zaman veziri ve hizmetçileri: «Bu ne haldir efendimiz» diye sormaktan kendilerini alamadılar. Cevabında dedi ki: «Câferü's-Sâdık kapıdan girince, yanında bir ejderha gördüm. Bir dudağı sofanın üstünde, bir dudağı da sofanın altında idi. Xisân-ı Hâl ile bana: «O'nu incitirsen, seni yutarım» diyordu. O ejderhanın korkusundan ne yapacağımı, ne edeceğimi şaşırdım. O'ndan Özür diledim ve kendimden geçip düştüm.»
Câferü's-Sâdık (K.S.) Hazretleri Oniki İmam'dan biridir. Bütün ilim ye rumuzlarda kemal noktada idi. Jlütün meşâyihin önderi, zevk sahiblerinin rehberi idi. Namazda kendinden geçip düştüğü olurdu.
Bir gün köleleri çağırdı: «Gelin biat eyliyelim ve söz verelim ki, kıyamette, içimizden hangimiz kürtulursa, diğerlerine şefaat etsin.» «Ey Rasülüllahm (S.A.V.) oğlu, sizin bizim şefaatımıza ihtiyacınız yoktur. Dedeniz, bütün insanların ve cinlerin şef aatçısıdır.» dediler. Hazret-i İmâm, ben bu amelimle, kıyamette Ceddimin yüzüne bakmağa utanırım» buyurdu.