Nasihat ve Hikayeler

Dini Hikayeler, İbretlik kıssalar ve Nasihatler

YEDİĞİN LOKMAYA DİKKAT ET!

Şâh-ı Nakşibend (k.s.) hazretleri, tasavvufdaki hallerinni kaybolduğunu söyleyen bir talebesine; "yediğin lokmaların helâlden olup olmadığını araştır" buyurmuştur. Talebesi araştırdığında, yemeğini pişirirken ocakta helâl olup olmadığı şüpheli bir odun yakmış olduğunu tesbit ederek tevbe etmiştir.

"Namazda hudû ve huşû nasıl elde edilir?" diye sorulunca da cevaben buyurdu ki:

"- Huzurlu bir halde hâlal lokma yiyeceksiniz. Huzur ile abdest alacaksınız ve namaza başlarken iftitah tekbirini kimin huzuruna durduğunuzu bilerek, düşünerek söyleyeceksiniz."

DOĞRU TÜCCÂR

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hâdîs-i şerîflerinde;

"Doğru tüccâr, âhirette peygamberler, sıddîklar, şehîtler ve sâlihlerle birlikte haşrolunacaktır." buyurmuşlardır.

Ebü'l-Abbâs Mürsî Hazretleri, ticârette dürüstlükten ayrılmamak gerektiğini bildiren bir sohbetinde bu hadîs-i şerîfi naklederek buyurdu ki:

MUSÎBET VE SABIR

Hz. Enes'ten rivâyet edilir ki, bir kimse Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) huzuruna çocuğuyla gelirmiş. Bir gün çocuğu vefât etmiş. Bu sebeple o kimse de huzura gelememiş. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) o kimseyi göremeyince nerede olduğunu sormuş. Orada bulunanlar:

- Yâ Rasûlallâh, gördüğünüz çocuk vefât etti. Buyurmuşlar ki:

- Niçin bana haber vermediniz? Kalkınız, kardeşimizi ta'ziye edelim.

Kalkıp o sahâbînin yanına gitmişler ve onu kederli bir hâlde görmüşler. Sahâbî;

- Yâ Resûlallâh, ben onu yaşlılığım için ümit ederdim. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.);

HZ. OSMAN (R.A.) BUYURUYOR Kİ:

İbâdetin tadını dört şeyde buldum:

1- Allâh'ın farzlarını edâ etmekte,

2- Allâh'ın haram kıldığı şeylerden kaçınmakta,

3- Allâh'tan sevâp dileyerek iyilikle emretmekte,

4- Allâh'ın gadabından korkarak kötülükten menetmekte.

(Ş.2)

Fazilet Takvimi

KUR'ÂN-I KERÎM'E HÜRMET

Hz. Ebû Bekr ile Hz. Alî (r.anhüma) mescidde otururken birisi gelip Rasûl-i Ekrem'e (s.a.v.) ve Hz. Ebû Bekr'e (r.a.) selâm verdi. Hz. Ali'yi (r.a.) görünce o şahsın benzi sarardı. Hz. Ebû Bekr (r.a.) onun bu hâlini Hz. Ali'den (r.a.) sordu.

Hz. Ali (r.a.), "Onun bana yirmi bin dirhem borcu vardır, onun için üzülmüştür." dedi. Hz. Ebû Bekr (r.a.) o şahsı çağırdı. "Borcunu neden vermiyorsun?" diye sordu. "Yâ Sıddîk! Vermeye gücüm yetmiyor, yoksa bir gün geciktirmezdim." dedi.

DÎN NASİHATTİR


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'Din nasihattir.' buyurdular.

"Kim için nasihat?" diye soruldu;

"Allâhü Teâlâ ve kitabı ve resûlü ve Müslümanların imamları ve bütün Müslümanlar için..." buyurdular.

Nasihat; öğüt vermek, ihlâs, hayırlı işlere davet, hayırsızlardan nehiy gibi mânâlara gelir.

Din nasihattir demek; dinin direği ve kıvâmı nasihattir demektir.

TEDBİRLİ OLMAK

Tedbir, bir şeyin lâzım gelen esbâbını evvelce düşünüp hazırlıklı olmaktır.
Tedbîr, bir işin ilerisini gözeterek harekette bulunmak, istenilmeyen bir hâle düşmemek için bâzı husûslarda ihtiyatlı olmaktır, ihtiyatlı olmak, muvaffakiyet alâmetidir.
Tedbîr, tevekküle mâni değildir. Tedbirli olmakla berâber işin muvaffakiyetini Cenâb-ı Hakk'tan beklemelidir, tedbire değil, Allâh'a itimat etmelidir.

Allâhü Teâlâ (meâlen); "Ey imân edenler! İhtiyat tedbirinizi alınız da bölük bölük halinde çıkınız veyâ hep birden seferber olunuz." (Nisâ Sûresi, âyet 71) buyurmaktadır.

MÜSLÜMAN UYANIK OLMALI

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Müslüman, bir delikten İki defa ısırılmaz." buyurarak uyanık, İhtiyatlı olan mü'min-lere lâyık olan hâl ve hareketin nasıl olması gerektiğini göstermektedir.

Bir mü'min gafletle bir hatâya düşebilir, bir defa atanabilir. Fakat âkıbetini görünce uyanır, artık tekrar bu hatâya düşmez. Bir hayvanın deliğine elini sokup zehirlenen kimse artık o deliğe bir daha elini uzatır mı?

Ahlâksız kimselerin kötü telkinâtı ise bu maddî zehirden kat kat daha tehlikelidir. Çünkü bu, manevî hayatı, ebedî selâmet ve saâdeti mahveder.

İTİMAT DEDE NAM-I DİĞER ARAP DEDE

Sizlere Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’nin kurulduğu topraklardan Domaniç’ten bir hikâye nakledeceğim. Domaniç ki Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’nin kurucusu Osman Bey’in salıncağının sallandığı Hayme Anamızın medfun bulunduğu bir mekândır. Bu şirin ilçemizde bu ve buna benzer pek çok hikâyeler mutlaka vardır. Ancak bu nakledeceğim hikâye yakın tarihimizde yaşanmış ibret verici bir hikâyedir.

BAKLA, BAKLAVA GİBİ OLUR

Bazı çocuklar yemek seçtiklerinde, anneleri kızar. Gerçi çocukla baş etmek kolaydır. Ya bazı yemekleri çok sevip, bazılarını ise ağzına koymayan büyüklere ne demeli...

Kimi et yemez, kimi soğan yemez. Kimi ise ıspanağın yanına yaklaşmaz. Böyle nazlı kimselere çoğu zaman şöyle nasihatlar yapılır:

"Sen hiç aç kalmamışsın anlaşılan. Üç dört gün birşey yeme bakalım, o hiç sevmediğin bakla sana baklava gibi gelir."

Tarihte nüktedan kimselerin bu mevzuda sözleri meşhurdur.
Keçecizâde Fuâd Paşa'ya, bir gün hangi yemekten hoşlandığı sorulur. Fuâd Paşa şu cevabı verir:

İHTİYACINI GİZLEYENİN, İHTİYACINI ALLAH GİDERİR

Ebû Saîdi'l-Hudrî (r.a)'den: "Bir ara ailemize, daha önce benzerini hiç yaşamadığımız bir yokluk ve açlık hâli isabet etmişti. Kızkardeşim bana:

- Resûlullah (s.a.v.)'a git de ondan bir şeyler iste, dedi. Kalkıp Allah Resûlü'nün huzuruna gittiğimde, kendisi ashâbıyla sohbet ediyorlardı. Beni görünce, birden sözü değiştirip:

- Kim muhtaç olduğu halde, ihtiyacını insanlardan gizlerse, onun ihtiyacını Allah giderir. Kim, kendisini dilenme durumuna düşürmezse, Allah onu, kendi katından zengin eder... buyurdu. Ben, kendi kendime:

TEFEKKÜRÜN EHEMMİYETİ

Hadîs-i şerifte buyuruidu ki: "Bir saat tefekkür bir sene (nâfile) ibadetten daha hayırlıdır." (Keşfü'l-Hafa, 1/310)

Batı bunu ne gördü, ne buldu, ne de henüz bu noktaya ulaşabildi; bir saat sistemli düşüneceksiniz, bir şeyler bulup insanlığın yararına sunacaksınız veya kalbî ve rûhî hayatınız adına, ukbâ ye ebedî saâdet hesabına müsbet, mahzursuz, meşrû bir iklimde düşünceye dalacak sonra da düşünce muhassalanızı dünya ve ukbâ buudlarıyla 'değerlendireceksiniz... Evet işte bunları yapabildiğiniz takdirde bir senelik nâfile ibâdetten daha çok sevap kazanacaksınız.

HAFIZAYA DEMİR VE ÇİNKO DOPİNGİ

"Çok çabuk unutuyorum" diyorsanız, bol bol meyve ve sebze yiyin!

ABD'de, demir ve çinkoyla zenginleştirilmiş gıdalarla beslenen insanların pek çoğunda hâfıza zayıflamasına daha az rastlandığı belirtiliyor.

Uzmanlar, hafızayı canlı tutabilmek ve geliştirebilmek için, günde 3 miligram çinko ve demir gerektiğini; bunun da, bu meddeleri bol miktarda ihtiva eden karnıbahar ve lahana gibi sebzelerden sağlanabileceğini ifade ediyorlar.

Fazilet Takvimi

İHLÂS-I ŞERİFİ ÇOK OKUMAK

Alâ bin Muhammed Sakafî (r.a.)'den:
"Biz Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ile birlikte Tebuk'ta bulunuyorduk. Bir sabah güneş, hiç o zamana kadar görmediğimiz bir parlaklık ve aydınlıkta doğdu. Daha sonra Cebrâil (a.s.) indi. Allah Resulü ona:

- Neden bu sabah güneş, şimdiye kadar görmediğimiz ışıklar ve nurlar saçıyor? diye sordu.

Cebrâil (a.s.) şu cevabı verdi:
- Bu sabah, Muâviye el-Leysî (r.a.) vefat etti. Ve Cenâb-ı Hakk, onun cenaze namazını kılmaları için gökten 70 bin melek gönderdi. Gördüğünüz ışıklar, güneşin değil, o meleklerin nurlarıdır.

BEHLÜL DÂNA'DAN NASİHATLER

Bir gün Halife Reşid,Behlül'ü arattırmış. Bir kabristanda boş bir mezar içinde uyur bulmuşlar ve uyandırmışlar,kızmış:

«Beni emirlikten indirdiniz.»diye bağırmış.

Hârûn: «Ne emareti?» diye sormuş:

«Rüyamda kendimi hükümdar olmuş gördüm.» diye cevap vermiş.

«Tahtımda oturmuşum.Bir sürü bendelerim ve vezirler karşımda emrime âmâde idi.Uyandırmakla beni azletmiş oldunuz.»

Hârûn Reşid gülerek : «Rüyada hükümdarlığa itibar yok...» demiş.

Behlül :