Nasihat ve Hikayeler

Dini Hikayeler, İbretlik kıssalar ve Nasihatler

YA SEN OLMASAYDIN..

O olmasaydı noolurdu diye düşünüyorum bu gün.. O olmasaydı halimiz nice olurdu?.. Ümmeti Muhammedin hâli nice olurdu?

1920 li yılların başları.. Müslüman memleteketlerin tamamının üstünü bir karabulut kaplamış. İslam namına konuşan diller susmuş, gören gözler kör olmuş, duyan kulaklar işitmez olmuş.. Bilmeyen, bilmek için çalışmayan, bilse bile bildiğiyle amel etmeyen bir topluluk için çöküş, yıkılış, neredeyse tamamen yok oluş mukadder olmuş.

Cennete giden günahkar komşu

Salih bir zatın komşusu pazarcılık yapar, işten eve gelince çilingir sofrasını kurarak her gece gürültü yapardı. Salih zat, komşusunun gürültüsünden rahatsız olduğu için, başka bir eve taşındı, bir kaç gün sonra da bu komşunun vefat etmesi üzerine tekrar eski evine taşındı.
Bir gün kapı çalındı, kapıyı açıp bakar ki boyu, gök yüzüne kadar uzanan bir adam. Ne istediğini sorunca, adam der ki: - Kazmayı al benimle gel. - Sen kimsin, beni nereye götüreceksin, bana ne yapacaksın? - Sus, kazmayı al benimle gel.

Hz. Ebu bekir'in İhtiyaç sahibi olana yardımı

Hazreti Ebu Bekir İslâmla şereflenmeden evvel çok zengindi ve herkes onu zengin olarak bilirdi. Fakat müslüman olduktan sonra bütün malını - mülkünü Allah yolunda harcadı ve bir hırka bir lokma kaldı. Hazreti Ebu Bekir'i hâlâ eski halinde zanneden bir sahabi bir gün kapısını çalıp:
— Ya Eba Bekir, benim 12 bin akçe borcum var. Bugün vermem lâzım, benim bu borçtan kurtulmam için bu parayı vereceğini umarım, dedi.
Hazreti Ebu Bekir (r.a.):
— Biliyorsunuz ki, ben bütün varlığımı Allah için sarfettim. Şu anda size verecek bu para bende yok, dediyse de adam:

Sana Bir Kaz Yollasam Yolar Mısın ?

Padişahın biri veziriyle birlikte tebdil-i kıyafet gezintiye çıkmış. Tebaası nasıl yaşıyor, nasıl geçiniyor, sıkıntıları neler görmek istemiş. Gezi sırasında bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler. Padişah kızın yanına yaklaşıp sormuş:
- Merhaba kızım. Baban evde mi?

Kız: - Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti.

Padişah: - Annen evde mi?

Kız: - Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti.

Padişah: - Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri.

Kız: - Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter.

KURMANCAN DATKA FİLM OLUYOR

-DAĞLARIN KRALİÇESİ OLARAK BİLİNEN EFSANEVİ KIRGIZ SAVAŞÇI KADIN ''KURMANCAN DATKA'' NIN HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI FİLM.
-Kendi öz oğullarının gözünün önünde asılışını izleyip vatan ve din uğruna feda olsunlar diyebilecek yücelikte bir savaşçı.
-Selahattin İbni mevlana siracüddin hz.lerinin talebesi.

Hayatı ve başarısı dönemin şartlarında gizlidir
Sultan İkinci Abdülhamid Han’la aynı dönemde yaşayan Kurmancan Datka’nın emeğini ve gayretini anlayabilmek için yaşadığı yıllara kısaca bir göz atmakta fayda var.

Hasta ziyaretine giden sağırın hikayesi

Sağır bir adama, komşusunun hasta olduğunu haber verdiler.
Adam kendi kendisine:
- Bu sağır kulakla hastanın sözlerini nasıl anlayacağım, dedi. Hele de hastalıktan sesi iyice yavaş çıkıyorsa. Fakat ziyaret etmek de lazım. Dudağını oynattığını görünce ne dediğini kıyas yoluyla düşü­nür anlarım. "Ey benim dertlere düşmüş dostum, nasılsın?" derim,

Hamile kadın Allah yolunda cihad eden gibidir

Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vessellem buyurmuştur ki:

'' Kadın, hamileliğin de, doğum yapıncaya , bebeği sütten kesilinceye kadar, Allah yolunda hudutlar da nöbet bekleyen mücahit gibidir ( daima öylece sevap alır durur). Eğer bunlar arasında ölüverirse ona şehit mükâfatı ve ecri vardır. ''

'' Kadın hamile iken, bu onun için gündüz oruçlu, gece namazlı , rabbine gönülden teslim olmuş , mücahit bir kimsenin ecir ve mükâfatı gibi mânen kazanç sağlayan bir durum hâsıl eder.''

Hastalıklar kimine rahmet kimine zahmettir

Sağlığın kıymetini bilmek için hasta olmak gerekmiyor

İster kolayca tedavi edilebilsin, ister çok uzun sürsün tüm hastalıkların bize kazandırdıkları ve mesajları vardır.Bir kere sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan Rabbimiz, hastalıkları bize işkence etmek için veriyor değildir. O bizim acı çekmemizden ve ağlamamızdan memnun olmaz.Sürekli mutlu ve sevinçli olmamızı ister.

Buna rağmen başta en sevdiği insanlar olan peygamberlere hastalıkların en ağırını verdiğine göre; bunda başka rahmet tecellileri vardır.

Çöpten çıkan Dostoyevski umudu oldu

Kâğıt toplayarak geçiniyor, tiner çekiyordu Oktay Çetinkaya... Bir gün çöpte bulduğu Dostoyevski kitapları yaşamını değiştirdi. Kitapçı açtı yaşamı belgesele konu oldu

Yaşlı Şeyh Ve İcezat isteyen Genç Talebe

YAŞLI BİR ŞEYH, kendisinden icâzet isteyen müridine, henüz yeteri kadar olgunlaşmadığını ve insanları irşad etmek için farklı gözlere sahip olması gerektiğini söylemiş. Delikanlı, bu sözleri pek anlamamış. Ona göre gözleri çok keskinmiş ve her şeyi görüyormuş. Bu yüzden de rahatsızmış duyduklarından.

Yaşlı adam, durumu fark ederek:

— Peki o zaman, demiş. Git ve dünyayı dolaş. Ne zaman sütten oluşan bir ırmağa rastlarsan, o zaman yanıma gel, icâzet vereceğim.

Osmanlıda aile kültürü

OSMANLI KÜLTÜRÜ - KESİNLİKLE OKUNMASI GEREKEN BİR HİKAYE;

Yaşlı kadın, usulca odasından çıktı. Salondan torunu ile gelinin sesleri geliyordu:

"-Oğlum, sofra hazır, çorbanı koydum; haydi gel de soğutmadan ye!.."

Salonun en kuytu yerine geçti, yerde kendine ait köyden getirdiği minderin üzerine oturdu. Çocuk, babaannesini görünce:

"-Babaanneciğim, gel beraber yiyelim!.." dedi.
Yaşlı kadın mânidâr bir şekilde iç çektikten sonra:

"-Evin erkeği gelmeden akşam sofrasına oturulmaz. Hele babanız gelsin, beraberce yeriz inşaâllah!" dedi.

Evin gelini:

Vezir bulmak için kapı yaptıran padişah

Vaktiyle bir padişah kendisine bir vezir bulmaya karar vermiş ve böyle kocaman bir kapı yaptırmış. Yaptırdığı kapının ortasına onlarca kilit yaptırmış. Kimisi sürgülü, kimisi halka kilit vesaire derken baştan aşağı her tarafa kilit yaptırmış. Ve ondan sonra vezir adaylarını bir bir buyur etmiş.
İlk giren adama demiş ki:
- "Sen benim vezirim olmak istiyorsun, değil mi?"
O da demiş:
- "Evet efendim."
- "Eğer benim vezirim olmak istiyorsan, şu kapıyı anahtar kullanmadan, levye kullanmadan, hiç bir alet kullanmadan açmanı istiyorum" demiş.

EV TEMİZLİĞİNDE LİMONU BAŞ SIRAYA YAZIN!

* Limon da sirke gibi doğal bir kimyasaldır. Aynı şekilde limon ve suyu ile evinizde temizlik yapabilirsiniz.
* Ortadan ikiye kesilmiş limonu su dolu kâsenin içinde odanızın bir köşesine koyun. Havadaki kötü kokular kaybolacaktır.
* Yarım limonu bulaşık makinenizin içine koyun ve öyle yıkayın. Bardak ve tabakların nasılda pırıl pırıl olduğuna şaşıracaksınız.
* Mermer üzerinde sarı lekeler varsa limon ve tuz ile ovalayın. Leke çıkacaktır.(Tuzsuz asla denemeyin, mermerinizde leke bırakır!)

Geçmişe sünger çekmek

Evlendiğimden beri annem evime ilk defa geliyordu. Daha önce eşya yerleştirmeye gelmişti ama bu başkaydı. Evimi güzelce temizleyip yemekleri yaptım. Öğleye 1 saat kalmıştı neredeyse gelir derken. Zil çaldı ve annem geldi.

Ev hediyesi diye birde hediye getirmişti. Paketi açınca şok geçirdim içinden kullanılmış sünger çıktı.

Sordum anneme senin yatak odandaki aynanın üzerinde duran sünger mı bu diye evet dedi. Evde temizlik bezleri vardı ama bunu da kullanırım dedim.
Annem bunu kullan diye getirdim ama temizlikte kullan diye değil dedi..

KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..!

Hz.Mevlana seher vakti uykusunu şöyle izah eder:
Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
Sabahın nasıl bir bereket vakti olduğunu, sabahta uyanık olanların nasıl bir berekete nail olduklarını Hz.Mevlana verdiği bir cevapta şöyle ifade eder.
Adamın biri sorar:
Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder.
Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden yavruladığı ve kasaplık olarak kesilmeyip korunduğu halde bir türlü çoğalmaz.
Koyun gibi sürüler haline acaba neden gelemez..?